Gayretimin bir kısmı bilim dünyasına hizmet, ama diğer çok mühim bir gayesi ise; koskoca bir İslam aleminin yitirmiş olduğu kendine hürmeti, güveni ve insanlık tarihindeki yerini hatırlatmak, kaybettiklerini inşa etmek içindir. Prof. Dr. Fuat Sezgin Prof. Dr. Fuat Sezgin anısına ithaf ettiğimiz Felsefe ve Din Bilimleri Özel Sayımıza hoşgeldiniz. Prof. Dr. Fuat Sezgin, 24 Ekim 1924 tarihinde Bitlis’te dünyaya gelen Fuat Sezgin, il-kokulu Doğubayazıt’ta, ortaokul ve liseyi ise Erzurum’da bitirdikten sonra 1943 yılında İstanbul’a geldi. İstanbul Üniversitesi şarkiyat (Doğu bilimi) Araştırmaları (...) Enstitüsü’nde ünlü Alman şarkiyatçı Prof. Dr. Hellmut Ritter’in (1892-1971) öğrencisi olan Sezgin, Ritter’in tavsiyesi üzerine İslâm bilimlerine yöneldi. 1951’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakülte-si’den mezun olduktan sonra Arap Dili ve Edebiyatı alanında “Buhârî’nin Kaynakları Hakkın-da Araştırmalar” başlıklı teziyle doktorasını tamamladı. Bu çalışmasıyla, hadis kaynağı olarak İslâm kültüründe önemli bir yere sahip olan Buhârî’nin sözlü kaynaklar yerine yazılı kaynaklara dayandığı tezini ortaya attı. Doçent unvanını 1954 yılında alan Sezgin, 1960 askeri darbesinin ardından üniversi-telerden uzaklaştırılan 147 akademisyen arasında kendi adının da bulunması üzerine 1961’de Türkiye’den ayrıldı ve çalışmalarına Goethe Üniversitesi’nde (Frankfurt) devam etti. Câbir bin Hayyân hakkında hazırladığı ikinci tezini 1965’te Goethe Üniversitesi Doğa Bilimleri tarihi Enstitüsü’ne sunan ve bir yıl sonra profesörlüğe yükseltilen Sezgin, aynı yıl kendisi gibi şarkiyatçı olan Ursula Sezgin ile Evlendi. Alanında şimdiye kadar yazılan en kapsamlı eser kabul edilen Geshichte des arabisc-hen Schrifttums (Arapça Yazma Eserler Literatürü Tarihi) başlıklı kapsamlı eserinin ilk cildini 1967’de yayımlayan Sezgin, 1978’de Kral Faysal İslâmi İlimler Ödülü’ne lâyık görüldü. Bu ödül nedeniyle kendisine takdim edilen maddi desteği değerlendirerek 1982’de Goethe Üniversitesi Arap-İslâm Bilimleri Tarihi Enstitrüsü’nü, ertesi yıl ise bu enstitü bünyesinde, tarih boyunca Müslüman bilim insanlarının icat ettiği 800’den fazla bilimsel alet ve düzene-ğinin modellerinin sergilendiği İslam Bilim ve teknoloji Müzesi’ni kurdu. Bu müzenin bir benzerini 2008 yılında istanbul’da kuran Sezgin, 2010 yılında Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı’nın kuruluşuna öncülük etti. Kahire Arap Dili Akademisi, Şam Arap Dili Akademisi, Fas Rabat Kraliyet Akademisi, Bağdat Arap Dili Akademisi, Türkiye Bilimler Akademisi şeref üyeliği de dâhil olmak üzere çok sayıda ödül ve nişana layık görülen Sezgin’e; Erciyes Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanları verildi. Frankfurt am Main Goethe Plaketi, Almanya Üstün Hizmet Madalyası, İran İslâmi Bilimler Kitap Ödülü ve Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü ile taltif edildi. Prof. Sezgin’in öncülüğünde kurulan İstanbul İslâm Bilim ve teknoloji tarihi Müzesi, Kültür ve Turizm bakanlığı 2016 özel Ödülü’ne lâyık görüldü. Arapça, Süryanice, İbranice, Latince ve Almanca başta olmak üzere 27 dil bilen Prof. Dr. Fuat Sezgin, 30 Haziran 2018’de İstanbul’da vefat etti ve Gülhane Parkı’ndaki İstanbul İslâm Bilim ve teknoloji tarihi Müzesi’nin bahçesine defnedildi. Vefatının ardından, 2018/6 sayılı Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile 2019 yılı “Prof. Dr. Fuat Sezgin Yılı” olarak ilân edildi. Cumhurbaşkanlığı genelgesinde "İslam kültür ve medeniyetinin daha iyi anlaşılmasını sağlamak ve onu yeni nesillere en doğru şekilde aktarmak amacıyla yapılacak söz konusu çalışmalara ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarınca her türlü destek ve katkının sağlanması hususunda gereğini rica ederim." İfadelerine yer verilerek Fuat Sezgin’in ülke sathında anlatılması ve düşüncelerinin anlaşılması için çeşitli faaliyetlerin yürütülmesi istenmişti. Koordinasyon Merkezi olarak da Kırıkkale Üniversitesi seçildi Dünyanın önde gelen bilim tarihçilerinden olan, İslam Bilim Tarihi alanındaki çalışmaları bulunan Prof. Dr. Fuat Sezgin’i gelecek nesillere tanıtmak, fikirlerini anlatmak amacıyla Sivas Cumhuriyet Üniversitesi tarafından da birçok faaliyet yapıldı. Dünyanın önde gelen bilim tarihçilerinden Prof. Dr. Fuat Sezgin’e, İslam Bilim Tarihi alanındaki çalışmalarından dolayı Üniversitemiz tarafından “Fahri Bilim Doktoru” unvanı verildi. Prof. Dr. Sezgin’e fahri bilim doktoru unvanı verilmesi dolayısıyla Üniversitemiz Kül-tür Merkezi’nde düzenlenen tören İstiklal Marşımızın okunması ve saygı duruşuyla başladı. Programa Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız, Sivas Belediye Başkan Yardımcısı Ah-met Özaydın, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Uzun, öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı. Rektörümüz Prof. Dr. Alim Yıldız yaptığı açış konuşmasında, "İnsanlara İslam bilimlerinin gerçeğini tanıtmak, benlik duygularını olumsuz etkileyen yanlış yargılardan onları kurtarmak ve ferdin ehemmiyetine olan inancı kazandırmak amacıyla İslam Bilimi Tarihi araştırmalarına adanmış bir ömürdür Prof. Dr. Fuat Sezgin Hocamız. Öyle büyük bir otoritedir ki onu anmadan, onun hazırladığı eserlere bakmadan, bilim tarihiyle, İslam tarihiyle ilgili ortaya bir şeyler sunabilmek çok zordur. Bilim tarihinin en çalışkan, en birikimli bilim insanlarından biridir. İslam tarihine, İslam düşüncesine, İslami eserlere ve bilim dünyasına vermiş olduğu katkılarıyla bir medeniyet kâşifi, eşi bulunmaz bir değer ve ‘darbeler neden kötüdür’ sorusunun mücessem cevabıdır Prof. Dr. Sezgin. Bizim medeniyet ve kültürümüzde kültür, sanat ve beşerin, Yaratıcının her eserinde müşahede ettiği güzellikleri, çeşitli yol ve yöntemlerle ortaya koymasının vasıtasıdır. Bilgiyi hikmetle taçlandırıp irfana ulaştırmadıkça hiçbir şeyi yerli yerine oturtamayız." dedi. Konuşmanın ardından Rektör Yıldız, 93 yaşındaki Prof. Dr. Fuat Sezgin’e cübbe giydirdi. Daha sonra Sezgin katılımcılara ‘Arap İslam Tarihinden Bazı İzlenimler’ konulu ders verdi. Prof. Dr. Fuat Sezgin, “İnsanların bilgi tarihi ile ilgili verileri yazılı olarak kaydetme gayreti, politik tarihe olana nispetle tesadüflere ve keyfi değerlendirmelere göre çok geri zamanlarda oldu. İslam bilim tarihi yüksek ve kaliteli görüşleri yansıtır. Bunları burada sunamayacağım. Birçoğunu Arap-İslam tarihi adlı kitabımın bugüne kadar çıkmış olan 17. cildinde kaydetmeye çalıştım. Onu İstanbul’da Gülhane Parkı’nda İslam Tarihi Araştırmaları Vakfı yayınları arasında bulabilirsiniz.” dedi. Prof. Dr. Sezgin “Bilimler tarihinin verilerini değerlendirmekte, yaşanılan zamanın etüt şartını gözden kaçırılmasının esas olması gerektiğini anladım ve henüz kitabımı yazma-ya başlamadan rastladığım Fransız Coğrafya tarihçisi Joseph Toussaint Renaud (1795-1867)’un şu sözleri beni çok etkilemişti. “Tesadüf teknik ve sanatın ilerlemesinde çok büyük bir rol oynamaz. İnsanlar buluşlarında devamlı bir şekilde birden bir sıçrayışla değil, adım adım hareket eder. Her zaman aynı hızda değil, fakat devamlı olarak insan icat etmez. Olanı ilerletir.” ifadelerine yer verdi. Konuşmasının sonunda Prof. Dr. Sezgin, “Benim 65 yıldır yaymaya çalıştığım Arap İslam bilimleri tarihi hemen hemen her gün beni hayata bağladı. İslam dünyasında büyük bir hızla ilerleyen bilimler MS. 8. yüzyıldan itibaren Fransa ve İngiltere’ye diğer taraftan 10 ve 11. yüzyıldan itibaren Sicilya’ya ve İtalya’ya 9. yüzyıldan itibaren Bizans’a ulaştılar. Avrupa-lılar teknik bilimleri diğer bilimlere nazaran daha kolay anlıyor ve alabiliyorlardı. Bu anlam-da onlar 16. yüzyılda bazı yönlerde Müslümanlara ulaşmaya hatta onları geçmeye başladılar.” ifadelerini kullandı. Programın sonunda Rektörümüz ve Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Duman, Prof. Dr. Fuat Sezgin’e tezhipli bir tablo hediye ettiler. 2019 Prof. Dr. Fuat Sezgin Yılı kapsamında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Merkezî Kütüphanesi’ne Prof. Dr. Fuat Sezgin’in ismi verildi. Ayrıca Üniversitemiz Rektörlüğü tarafından düzenlenen 5’inci Hazan Şiir Dinletisi Sezgin anısına ithaf edilmiştir. 2019 yılının Haziran ayı içerisinde ise Üniversitemiz Rektörlüğü öncülüğünde ve İlahiyat Fakültesi Dekanlığınca ile Sivas Merkez Ulu Cami’de merhum Prof. Dr. Sezgin için Kur’an-ı Kerim tilaveti ve Mevlid-i Şerif programı gerçekleştirilmiştir. Son olarak üniversitemiz rektörlüğü tarafından desteklenen ve Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından yayımlanan Cumhuriyet İlahiyat Dergisi’nin 23. Cilt 3. Sayısı (Felsefe ve Din Bilimleri Özel Sayısı) Prof. Dr. Fuat Sezgin anısına ithaf edilmiştir. Felsefe ve Din Bilimleri alanından birçok güncel ve ilgi çekici araştırmayı bir araya getirdiğimiz sayımızı sizlere sunmaktan heyecan ve mutluluk duyuyoruz. Bize emanet edi-len değerli çalışmaları uluslararası alana taşımak için geniş bir ekiple tüm gayretimizi gösterdiğimizi ifade etmek isteriz. Yeni sayımızda başta makale sahibi değerli bilim insanlarımıza, yayın, danışma ve hakem kurullarımıza, Rektörlüğümüz Basımevi personeline ve özellikle dergimizin yayın aşamasında yadsınmaz emekleri olan alan editörlerimiz Dr. Öğr. Üyesi Adem Çiftçi, Arş. Dr. Öğr. Üyesi Gör. Fatma Kurttekin, Arş. Gör. Maruf Çakır, Arş. Gör. Alper Ay, Arş. Gör. Esma Güneş, Gör. Bayram Ünce, Arş. Gör. Sena Kaplan, Arş. Gör. Gülistan Aktaş,Arş. Gör. Hamit Demir Arş. Gör. Merve Yetim, Arş. Gör. Rukiye Göğen, Arş. Gör. Ömer Faruk Özbek, Arş. Gör. Salime Bera Kemikli, Arş. Gör. Naim Yaman, Arş. Gör. Sema Tombul, Arş. Gör. Nurgül Akdoğan, Arş. Gör. Ayşe Mine Akar, Arş. Gör. İlknur Bahadır ile Arapça dil editörü Prof. Dr. Ömer Faruk Yavuz ve İngilizce dil kontrolü sorumluluğunu üstlenen alan editörlerimiz Dr. Miyase Yavuz Altıntaş, Uzm. Zeynep Yücedoğru, Dr. Öğr. Üyesi Zuhal Ağılkaya Şahin, Dr. Metin Güven ve Dr. Kenan Tekin’e teşekkür ederiz. Dergimizin 23. Cilt 2. ve 3. Sayı (Özel Sayı)’larından itibaren Yazı İşleri Müdürü olarak Dr. Ahmet Çelik’in görevlendirildiğini bildirir kendisine yeni görevinde başarılar dileriz. Önceki sayılarımızda dergimizin Yazı İşleri Müdürlüğünü ifa eden Doç. Dr. Ali Yılmaz’a teşekkürlerimizi sunarız. 15 Haziran 2020’de yayınlanacak bir sonraki sayımız için makale kabul tarihlerinin yayın kurulumuz tarafından 1 Ocak- 15 Mart olarak değiştirildiğini hatırlatır çalışmalarınız-da kolaylıklar dileriz. (shrink)

Frankfurt/M., Berlin, Bern, Bruxelles, New York, Oxford, Wien. Herausgegeben von Wilhelm Lutterfelds, Richard Raatzsch und Andreas Roser. The works of both Goethe and Wittgenstein are a permanent challenge. Goethe's lasting effectiveness is to be found in the alternative nature of his world-view (Weltan-Schauung), which may be characterized as a morphological access to the manifold of phenomena. Lasting in a similar way to the effect of Goethe, one could certainly say today that Wittgenstein's effect has lasted. This (...) is no coincidence. The fact that late Wittgenstein goes together with Goethe in fundamental respects, or even follows him, cannot be overseen. Wittgenstein's lasting legacy has, to a large extent, the same source as that of Goethe's. - This relation is the subject of this book. Contents: Fritz Breithaupt/Richard Raatzsch: Introduction - James C. Klagge: The Puzzle of Goethe's Influence on Wittgenstein - Matthias Kross: Engineering Phenomena: Wittgenstein and Goethe on Scientific Method - Nikos Psarros: "Water is one individual thing - it never changes." Quoting Faraday in the Philosophical Investigations: A Riddle with a Goethean Solution? - Joachim Schulte: Goethe and Wittgenstein on Morphology - Fritz Breithaupt: Non-Referentiality: A Common Strategy in Goethe's Urphanomen and Wittgenstein's Language-Game - Alfred Nordmann: "I have changed his way of seeing" -Goethe, Lichtenberg, and Wittgenstein - Garry Hagberg: The Mind shown. Wittgenstein, Goethe and the Question of Person-Perception - Richard Eldridge: Romantic Subjectivity in Goethe and Wittgenstein - Richard Raatzsch: Goethe's Wahlverwandtschaften - The Ethical Investigations of Late Wittgenstein? (shrink)

The Frankfurt School and Critical Theory The Frankfurt School, known more appropriately as Critical Theory, is a philosophical and sociological movement spread across many universities around the world. It was originally located at the Institute for Social Research, an attached institute at the Goethe University in Frankfurt, Germany. The Institute was founded … Continue reading Frankfurt School and Critical Theory →.

My original enthusiasm for the invitation of the city of Frankfurt to deliver the commemorative address on the occasion of the 150th anniversary of Goethe's death soon gave way to a state of depression. I thought of Walter Benjamin who, exactly fifty years ago, on the 100th anniversary of Goethe's death, wrote: “Every word about Goethe spared this year is a blessing.” I then came across Thomas Mann's caustic remark made on the 200th anniversary of (...) class='Hi'>Goethe's birth in 1949, in his address “Goethe and Democracy”: “I have nothing new to say to you.” And as if this were not enough, Leo Kreutzer only recently told us that “there is no longer any idea connected with Goethe which might still be capable of playing any significant role.”. (shrink)

Little is known about the psychological processes that can explain how connectedness to nature evolves. From social psychology, we know that emotions play an essential role when connecting to others. In this article, we argue that social connectedness and connectedness to nature are underpinned by the same emotions. More specifically, we propose that social relational emotions are crucial to understanding the process, how humans connect to nature. Beside other emotions, kama muta (Sanskrit: being moved by love) might play a particular (...) crucial role when connecting to nature. Future research should address the consideration of social relational emotions in a range of areas when investigating the human-nature relationship. (shrink)

Awareness discusses body rhythms, sleep and dreaming, jet lag and hypnosis.

Während Heideggers Interpretationen zu Dichtern wie Hölderlin, George oder Rilke grosse forscherische Aufmerksamkeit erhalten haben, ist seine lebenslange Auseinandersetzung mit Goethe bisher weitgehend unbeachtet geblieben bzw. nur einseitig betrachtet worden. Auf der Grundlage der inzwischen auf 95 Bände angewachsenen Heidegger-Gesamtausgabe unternimmt die vorliegende Publikation erstmals eine differenzierte Rekonstruktion von Heideggers verschiedenartigen Bezugnahmen auf Goethes Werk und Wirkung von der frühen Schaffensphase um 1910 bis hin zu den letzten Texten des Philosophen aus den 1970er Jahren. Obwohl sich Heideggers Goethe-Bild (...) als hochgradig ambivalent erweist, hatte er einen gewissen Einfluss auf die deutschsprachige Goethe-Philologie der Nachkriegszeit, wie abschliessend gezeigt wird. Abgerundet wird die Studie von einer Stellenkonkordanz zu Goethe in der Heidegger-Gesamtausgabe. (shrink)

This special issue focuses on the theoretical, empirical and practical integrations between embodied cognition theory and educational science. The key question is: Can EC constitute a new theoretical framework for educational science and practice? The papers of the special issue support the efforts of those interested in the role of EC in education and in the epistemological convergence of EC and educational science. They deal with a variety of relevant topics in education and offer a focus on the role of (...) the body and embodied experience in learning and educational settings. In conclusion, some further topics are suggested that will need to be investigated in the future, such as a critical evaluation of the possibility for an epistemological alliance between educational theory and embodied cognition, and the contribution that enactive cognition can provide to educational systems, organizations, institutions and policies. (shrink)

La philosophie esthétique connaît depuis une quarantaine d'années un essor considérable, singulièrement dans la tradition phénoménologique occidentale. Elle constitue l'un des tournants majeurs de la philosophie du XXe et du début du XXIe siècle. Elle est devenue l'une des meilleures clés d'analyse et de compréhension des phénomènes humains. Le présent ouvrage se propose donc par ce biais, de fournir un choix représentatif de travaux dans le domaine esthétique et métaphysique relatif à la créativité africaine contemporaine. Il se propose en fin (...) de compte de faire découvrir un certain nombre de recherches d'une importance vitale pour la réflexion sur le concept essentialiste du "Primitivisme occidental" tel qu'il s'institue dans le discours philosophique et esthétique moderne pour appréhender et comprendre la beauté "nègre"! (shrink)

Written in the wake of a critical incident which the author considers worrying and yet characteristic of the times we live in, this article contends that the conflation heretofore evident between critical historical thinking (revisionism) and negationism is ultimately harmful to the historical discipline since it can serve the interests of the deniers and indirectly grant an argument to radical postmodernists who demote history to a loosely constructed form of personal fiction. On the other hand, it also eschews the belief (...) in historical scholarship as an immiscible category demarcated by impenetrable boundaries, which is habitually associated with empirical positivism. Furthermore, it argues strongly for the introduction of a diachronic perspective in the study of revisionism not only to show the steady process of professionalization of the discipline but to disclose an often neglected or denied aspect: its contribution to the evolution of philosophical thought. (shrink)

Depression has been linked with impaired executive control and specific impairments in inhibition of negative material. To date, only a few studies have examined the relationship between depressive symptoms and executive functions in response to emotional information. Using a new paradigm, the Affective Shift Task (AST), the present study examined whether depressive symptoms in general, and rumination specifically, are related to impairments in inhibition and set shifting in response to emotional and non-emotional material. The main finding was that depressive symptoms (...) in general were not related to inhibition. Set-shifting impairments were only observed in moderate to severely depressed individuals. Interestingly, rumination was related to inhibition impairments, specifically when processing negative information, as well as impaired set shifting as reflected in a larger shift cost. These results are discussed in relation to cognitive views on vulnerability for depression. (shrink)

Im Sommersemester 1988 hatte Peter Sloterdijk die Stiftungsdozen­tur für Poetik an der Johann Wolfgang Goethe-Universität in Frankfurt inne. Wie selbstverständlich ging er dabei aus von den Charakteristika dieser Poetik-Vorlesungen - und gelangte damit zugleich ins Zentrum seiner Reflexionen. »Wer von diesem Frank­furter Podium aus spricht, setzt sich in der Regel nicht aus, sondern blickt auf seine Aussetzungsgeschichte zurück. Man hat hier das Wort, weil man es anderswo schon einmal hatte. Man hatte es anderswo und früher, weil man es (...) nicht unterlassen konnte, sich auszusetzen, und weil man eigensinnig darauf bestand, sich hörbar und lesbar zu machen. Wir stoßen hier auf das Leitmotiv dieser Vorlesungen: wenn es in ihnen einen roten Faden gibt, dann entrollt er sich aus der Idee, daß die Poetik des Sichaussetzens als eine Poetik des Anfangens entwickelt werden muß. Ich will die Frage, wie man es anfängt, anzufangen, so darlegen, daß sie zugleich eine persönliche und allgemeine Antwort erlaubt.«. (shrink)

Gellner relied extensively on the work of Ibn Khaldun to understand both the dynamics of social order in North Africa and Islam’s alleged resistance to secularization. However, what the two scholars also shared is their focus on the social origins and functions of group solidarity. For Ibn Khaldun the concept of asabiyyah was central in understanding the strength of long-term group loyalties. In his view, asabiyyah was a fundamental and elementary cohesive bond of human societies which originated in nomadic tribal (...) structures and retained significance in the early formation of complex states and empires. For Gellner, the shape and character of group solidarity is heavily dependent on the economic foundations of a particular social order: foragers require small group bonds for mere survival, the agrarian universe stratifies solidarity and utilizes cultural bonds to differentiate between the ruling aristocrats and the plough-tied serfs, whereas the industrial world generates solidarity from incessant economic growth and state-induced, cross-class, national identifications. Thus, for Gellner, solidarity remains the central force that keeps social orders together. This paper provides a critical analysis of the Khaldunian and Gellnerian models of group solidarity and offers an alternative interpretation that places the social impact of micro-solidarity in the long-term development of ideological and coercive forms of social organization. (shrink)

The potential benefits of an alternative to physical gestation are numerous. These include providing reproductive options for prospective parents who are unable to establish or maintain a physiological pregnancy, and saving the lives of some infants born prematurely. Ectogenesis could also promote sexual equality in reproduction, and represents a necessary option for women experiencing an unwanted pregnancy who are morally opposed to abortion. Despite these broad, and in some cases unique benefits, one major ethical concern is the potential impact of (...) this emerging technology on abortion rights. This article will argue that ectogenesis poses a challenge to many common arguments in favour of a pregnant woman’s right to choose, but only insomuch as it highlights that their underlying justifications for abortion are based on flawed conceptions of what the foetus and pregnancy actually are. By interrogating the various interests and relationships involved in a pregnancy, this article will demonstrate that the emergence of artificial gestation need not impact existing abortion rights or legislation, nor definitions of independent viability or moral status. (shrink)

When restrictive abortion policies are presented there are often two questions posed: will there be an exception to save the life of the ‘mother’ and will there be an exception in the case of rape or incest. This article will demonstrate that there are no distinctive elements to the first ‘exception’, that do not also apply to all abortions on demand. Through consideration of the potentially lethal impacts of pregnancy on physical and mental health, the case will be made that (...) all requested abortions fit the criteria of ‘medically necessary’. (shrink)

This paper aims to address how artificial gestation might affect equality of opportunity for the unborn and any resultant generation of “ectogenetic” babies. It will first explore the current legal obstacles preventing the development of ectogenesis, before looking at the benefits of allowing this technology to control fetal growth and development. This will open up a discussion of the treatment/enhancement divide regarding the use of reproductive technologies, a topic featured in various bioethical debates on the subject. Using current maternity practices (...) in Western society as a comparator, this paper will conclude that neither naturally nor artificially gestated fetuses have interests that can conflict with those of potential parents who might want to use this technology to control fetal development. Such control may include selective implantation of embryos of a desired gender, deliberate choice of genetic traits, or maintenance of an ideal incubation environment to avoid fetal damage. Objections on the basis of disability as well as concerns regarding eugenics will be addressed. The paper will conclude that none of these objections are compelling grounds to prevent the development and use of ectogenesis technologies for the purpose of achieving specific reproductive goals, particularly when compared to current practices in pre-implantation genetic diagnosis and selective abortion on the grounds of undesired traits. As such, when deciding whether to support ectogenesis research, the enduring interests of parents must be the primary consideration, with societal concerns regarding potential misuse the only valid secondary consideration. (shrink)

Arts and Humanities in Higher Education, Volume 21, Issue 2, Page 119-138, April 2022. This article examines the development, impact and integration of interdisciplinary approaches in British Higher Education Institutions. It evaluates how the concept of interdisciplinarity has become popularised over time and embraced by disciplines such as archaeology. It then explores the extent to which interdisciplinary approaches have impacted research agendas, first, by evaluating the interdisciplinary research calls from 2019 for seven UK-based research councils and then, at a discipline (...) level, using archaeology as an exemplar. Overall, interdisciplinary research calls only accounted for, at best, 11.9% of a council’s budget. Interrogation of the funding requirements of four of the largest archaeological-research funders demonstrated that successful archaeology-themed grant applications are reliant on interdisciplinarity. The influence of interdisciplinarity on British University’s research and education agendas was examined through analysing the strategic plans of eight universities, followed by an analysis of the availability and potential benefits of interdisciplinary undergraduate and research programmes. This indicated that interdisciplinary approaches are interwoven into university’s research aspirations but displayed variation in relation to their educational goals, with only 20% of institutions offering specific interdisciplinary degree programmes. Despite this, the skillset and research outputs produced as a result of interdisciplinary collaboration were found to be highly valued, thereby suggesting that interdisciplinarity will increasingly feature in the research and education strategies of British universities. (shrink)

The development of social media technology makes it easy for people to access information about religious knowledge. Anyone can learn the religion from social media, one of them is Youtube. This phenomenon seems to force young Nahdlatul Ulama _kiai _such as Gus Baha, Gus Miftah, and Gus Muwafiq to be adaptive and familiar to social media like Youtube. It makes them close to being called millennial _kiai_. This paper used a phenomenological approach based on observations on Youtube that examines the (...) educational interaction of millennial kiai in carrying out the process of Islamic proselytization and creating a role model of social education that they do. The educational interaction carried out by millennial _kiai_ on Youtube is very effective in attracting the interest of citizens. The number of their viewers is between four to eight million in one year. The number of videos viewed is around one hundred editions. Whereas the role model of millennial social education of _kiai_ is analyzed through Bandura theory which starts through a process of stimulus, observation, then processed in mental cognitive, then creates motivation so that demands a response by giving likes and subscribing comments. The response is the beginning of constant behavior change. (shrink)

The aim of this article is to analyze the current crisis of higher education and to propose a new model to counter the threat this crisis poses to the arts and humanities. The crisis of the university is presented through a comparison with two earlier crises: the first occurring in the seventeenth century and the second in the early nineteenth century. I argue that as an institution and a culture the mission of the university is to uphold the value of (...) autonomy, a term I borrow from Cornelius Castoriadis, and to actively cultivate the autonomy of its students and teachers. (shrink)

This article puts forward a critical investigation and comparative assessment of Julia Kristeva's political writing on Europe and cosmopolitanism. Kristeva's reflections on the status of the stranger in the European religious and secular traditions, and her persistent argument on the need to constructively reformulate what is most conducive to a present and future cosmopolitanism from within those traditions and discourses, have already been recognized. What this article addresses is the need for a constructive critical dialogue with the themes and arguments (...) of Kristeva's writing on these issues in the context of recent writing on cosmopolitanism. The article is concerned with ethical cosmopolitanism, as Kristeva's thought mostly bears on the subjective, interpersonal and communal dimensions of cosmopolitanism. Two main problems are identified that crucially undermine Kristeva's thinking on Europe. First, Kristeva's views on the present and future of Europe repeatedly confine the idea of Europe to the representation of a very particular history of French modernity that is only tempered by occasional, comparative yet complementary, references to the USA. The second problem concerns the use of psychoanalytic theories of questionable validity to support cultural analyses and theoretical propositions of dubious value for a cosmopolitan ethos or politics. (shrink)

This article offers a critical presentation of Jan Patočka's philosophy by focusing mainly on his lecture series published as Body, Community, Language, World, where he outlined his phenomenological project of re-instating the body in philosophy. Taking the body and its invariable situatedness as a starting point and identifying useful precursors in European philosophy, Patočka delineates three movements of human life: an affective movement consisting of creating roots, identified as primarily aesthetic and interested in the past; an ascetic movement consisting of (...) work and self-expansion, identified with the world of production and related to the present; and, a transcendent, philosophical movement peculiar to the realization of human existence and linked to the future. I examine certain ellipses and complications in Patočka's description of these movements, and suggest elaborations that are consistent with his overall project. Finally, turning to Patočka's Plato and Europe, I argue that the third movement is accomplished via both philosophical reflection and artistic practice. (shrink)

Reproductive biotechnologies can separate concepts of parenthood into genetic, gestational and social dimensions, often leading to a fragmentation of heteronormative kinship models and posing a challenge to historical methods of establishing legal and/or moral parenthood. Using fictional cases, this article will demonstrate that the issues surrounding the intersection of current and emerging reproductive biotechnologies with definitions of parenthood are already leading to confusion regarding social and legal family ties for offspring, which is only expected to increase as new technologies develop. (...) Rather than opposing these new technologies to reassert traditional concepts of the family, however, this article will explore the opportunities that these technologies represent for re‐imagining various culturally cherished values of family‐making in a way that is inclusive of diverse genders, sexualities and cultures. It will consider IVF, gametogenesis, mitochondrial donation, surrogacy, artificial gestation, CRISPR‐Cas9 gene editing, foster care and adoption as some of many possible pathways to parenthood, including for members of the LGBTIAUQ+ community. (shrink)